Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde yaşanan tahliye skandalları, birçok aileyi derinden yaralarken, bir dede ve torunları, yaşadıkları evden zorla çıkarılmak istenmelerine karşı ortak bir direniş başlattı. Göz önünde olan bu dram, sadece bir ailenin mücadelesi değil, aynı zamanda toplumsal adalet arayışının sembolü haline geldi. Gün geçtikçe artan konut sorunu ve kiraların yükselmesi, birçok insanın yaşadığı evlerde huzursuz bir hayat sürmesine neden olmaktadır. İşte bu çerçevede ortaya çıkan bu olay, hem yerel basının hem de sosyal medyanın gündemine oturdu.
İstanbul’un kenar mahallelerinden birinde yaşayan dede Ahmet Yılmaz (75), uzun yıllardır oturduğu evin mülk sahibi tarafından tahliye edilmek isteniyor. Bu durumu kabullenmek istemeyen Yılmaz ve torunları, evlerini kaybetmek istemiyorlar. Ahmet Yılmaz, "Bu ev benim çocuklarımın, torunlarımın yadigarı. Bizi neden çıkarmaya çalışıyorlar? Biz burada mutluyuz." diyerek duygularını ifade etti. Olayla ilgili olarak, aile mahkeme sürecine girse de, süreç aleyhlerine gelişince sokaklarda eylem yapmaya karar verdiler. Dede ve onun cesur torunları, evden zorla çıkarılmamaları adına mahallelinin de desteğiyle direniş başlattı.
Başlangıçta birkaç komşularının katılımıyla başlayan eylemler, kısa sürede daha geniş bir destek buldu. Şehir genelinde yaşanan benzer olaylar, halkın bu direnişe olan ilgisini arttırdı. Yerel aktivistler, sosyal medya üzerinden yayılan çağrılarla birlikte aileye destek olmak için toplandılar. "Dede ve torunlarını yalnız bırakmayacağız," diyen kalabalık, “Kira zulmüne son!” ve “Herkesin evi, herkesin hakkı!” sloganlarıyla yürüyüş düzenlediler. Eyleme katılanların sayısı her geçen gün artarken, binlerce insan durumu protesto eden pankartlar açarak dede ve torunlarına destek verdi.
Tahliye süreci, birçok insanın gündeminde olan bir konu. Son dönemde artan ev fiyatları ve kira bedellerinin yükselmesi, birçok aileyi zor durumda bırakıyor. Dede Yılmaz’ın yaşadığı bu süreç, aynı zamanda toplumun dayanışma ve adalet arayışını simgeliyor. Eylemin her geçen gün daha fazla ilgi görmesi, aynı zamanda bu tür durumlarda toplumun dayanışma içinde olmasının önemini de gözler önüne seriyor. Yüzlerce insanın bir araya geldiği bu direniş, sadece Yılmaz ailesinin mücadelesi değil, kiracıların haklarını savunmanın ve tüm toplumsal adalet taleplerinin sembolü haline dönüşüyor.
Sonuç olarak, dede ve torunlarının başlattığı bu hareket, sadece kendi ailelerinin durumunu değiştirmekle kalmayacak, aynı zamanda toplum genelinde bir farkındalık yaratacak. Evlerinden zorla çıkartılmak istenen diğer aileler için de bir umut kaynağı olacak bu direniş, konut krizinin sona ermesi adına örnek bir mücadele olarak hafızalarda yer edecek. Toplumun her kesiminden gelen destekle, bu büyük mücadele sadece bir ailenin hikayesini değil, aynı zamanda birçok insanın yaşamsal mücadelesini ortaya koyuyor. Umutları ve direnişleriyle, dede ve torunları, bu sürecin sadece kendileri için değil, tüm mağdur aileler için bir dönüm noktası olabileceğini kanıtlamayı amaçlıyor.