Ramazan ayı, sadece oruç tutma zamanı değil, aynı zamanda geleneklerin ve kültürlerin yaşatıldığı bir dönemdir. Türkiye’de özellikle sokaklarda yankılanan davul sesleriyle özdeşleşen bu gelenek, her yıl büyüleyici anlara sahne oluyor. Bu yıl, Ramazan davulcuları arasında en dikkat çekeni, sadece küçük yaşına rağmen büyük bir iştahla davul çalan Türkiye’nin en küçük Ramazan davulcusu oldu. Minik Yasin, sadece yaşıyla değil, azmi ve neşesiyle de herkesin gönlünde taht kurmayı başardı.
Yasin, 5 yaşında olmasına rağmen, azmi sayesinde Ramazan geleneğini en iyi şekilde temsil ediyor. Ailesi, onun bu yeteneğini erken yaşta fark etti ve desteklemek için onunla birlikte sokaklara çıktılar. Yasin'in hikayesi, aslında birçok çocuğun hayallerine ışık tutan bir örnek niteliğinde. Her gece oruç tutan çocukların yattığı saatlerde Yasin, sevinçle davulunu çalarak mahalle sakinlerine sahuru hatırlatıyor.
Mahalledeki herkes, Yasin'in neşeli sesini duymak için sabırsızlanıyor. Onun kısa boyu ve gülen yüzü, herkesin yüzünde bir gülümseme oluşturuyor. “Davulum çok ağır ama ben ona güç veriyorum,” diyor minik davulcu, konuşurken gözleri parlayarak. Yasin’in, Ramazan ayında sabah ezanına yakın saatlerde yaptığı davul şovları, komşuların sabahlarını şenlendiriyor. Özellikle çocuklar, onun davuluna eşlik ederek sabahı karşılıyorlar. Belli bir uyku saatinin ardından bahçelerden yükselen bu neşeli ses, hem küçük yaşta bir bireyin toplumla olan etkileşimini hem de geleneklerin nasıl nesilden nesile aktarılabileceğini gösteriyor.
Davulculuk geleneği, Türkiye'nin kültürel zenginliğinin bir parçasıdır. Ramazan’da sokaklarda yankılanan bu sesler, geçmişten günümüze uzanan bir geleneğin devamıdır. Yasin ve onun gibi minik davulcular, sadece eğlencenin ötesinde; toplumların bir arada olmasına, değerlerin paylaşılmasına aracılık etmektedir. Aileler, çocuklarını Yasin gibi küçük davulcularla tanıştırarak, bu geleneği nesiller boyu yaşatmaya çalışıyorlar. Yasin'in ailesi, onun yeteneğini geliştirmek için sürekli çalışıyor. “Onun için sadece bir iş değil, aynı zamanda bir aşk bu. Herkesin sevdiği müzikle uyandığını görmek harika,” diyor annesi, gözleri parlayarak.
Yasin, sadece bir davulcu değil; aynı zamanda Ramazan ruhunu yaşatan küçük bir elçi. Her akşam sahura yakın, çaldığı davul sesiyle evlerin pencerelerini açtırıyor, komşularının gönlünde bir yer ediniyor. Mahallenin diğer davulcuları, Yasin’in bu azmini takdir ediyor ve onu desteklemek adına birlikte çalmaya başlıyor. Bibliyoteklerden gelen çocuklar, Yasin’i caddenin köşesinde davul çalarken görmek için gelen yapılan kalabalıklar, bu geleneğin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Davulun sesi, sadece süsleme değil, bir toplumsal kaynaşmanın da temelidir.
Yasin’in hikayesinin, toplumda bir etkisi olduğu kesin. Ramazan ayının gelmesiyle birlikte, başta çocuklar olmak üzere pek çok kişi, sokakta birlikte eğlenmenin, paylaşmanın ve birbirine destek olmanın anlamını anlama fırsatı buluyor. Yasin, küçük yaştaki başarısıyla birçok insana ilham veriyor. Çocukların hayal gücünü tetikleyen bu tür olayların, toplumun birlikteliğini artırma ve geleneklerin yaşatılması adına ne denli kıymetli olduğunu unutmamak gerekiyor.
Bu Ramazan, Yasin’in hikayesi bir örnek teşkil ediyor. Küçük yaşına rağmen müzik ve kültürel değerleri koruma mücadele eden minik kalplerin, büyük bir etki yaratabileceğini gösteren Yasin, aslında toplumlarımızdaki sevginin ve dayanışmanın birer simgesi. Gülen yüzü ve neşesiyle sokakları şenlendiren bu minik davulcu, Türkiye’nin umut dolu geleceğinin temsili olmaya devam edecektir. Ramazan boyunca her sahurda davul sesini duymak için mahalle sakinleri bir araya gelirken, Yasin de onların yüzlerini güldürme görevini büyük bir özenle yerine getiriyor.