Geçtiğimiz yıl bir trafik kazası sonucunda yüzde 98 oranında engelli duruma düşen 23 yaşındaki Dilara'nın hikayesi, toplumsal adalet anlayışını sorgulatan bir durum haline geldi. Zonguldak'ta meydana gelen bu talihsiz olay, hem ailenin hem de kamuoyunun gündeminden düşmüyor. Kazanın ardından yapılan yargılama süreci, sanığa verilen cezanın beklenenden çok daha hafif olması nedeniyle büyük bir tartışma konusu oldu. Dilara'nın ailesi, mahkemenin kararını duyar duymaz derin bir üzüntü ve çaresizlik hissi yaşadı. "Bu ceza bizi üzdü, perişanız" şeklinde açıklama yapan aile, adaletin yerini bulmasını bekliyor.
Olay, 2022’nin Eylül ayında Zonguldak’ta meydana geldi. Genç kız, okula gitmek üzere yola çıktığında dikkatsiz bir şoför tarafından kurban edildi. Kaza sırasında karşısındaki arabanın hızla gelmekte olduğunu fark edemeyen Dilara, çarpmanın etkisiyle ağır yaralandı. Hastanede geçirdiği uzun tedavi sürecinin ardından, doktorlar genç kadının yüzde 98 oranında engelli kalacağını duyurdu. Bu, Dilara'nın hayatının geri kalanını etkileyen büyük bir dönüm noktasıydı. Ancak, kazanın sorumlusuna verilen ceza, ailede hayal kırıklığı yarattı. Şoför, mahkeme tarafından sadece 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı; ancak verilen cezanın infazı denetimli serbestlik kapsamında gerçekleşecek. Aile, bu kararın adalet anlayışını sorgulattığını ifade ederek, olayın ihmal ve dikkatsizlik ile gerçekleştiğini vurguladı.
Mahkemenin kararı, sadece Dilara’nın ailesini değil, aynı zamanda toplumun çeşitli kesimlerini de derinden etkiledi. Sosyal medyada başta olmak üzere birçok platformda, hukukun bu şekilde işlemesine karşı tepkiler yoğunlaşmaya başladı. “Adalet nerede?” sorusu, birçok kişinin dilinden düşmüyor. Toplumda yükselen bu ses, trafik kazaları sonucu mağdur olan bireylerin haklarının nasıl korunacağına dair önemli bir tartışma başlattı. Farklı sivil toplum kuruluşları ve insan hakları savunucuları, bu tür durumların cezasız kalmaması gerektiğini vurguluyor. Gerek sosyal medyada gerekse kamuoyunda yapılan paylaşımlar, benzer kazaların yaşanmaması için daha sıkı yasaların uygulanması gerektiğini ortaya koyuyor.
Öte yandan, Dilara’nın yaşadığı bu kötü deneyim, engelli bireylerin karşılaştığı zorlukları da yeniden gündeme getiriyor. %98 oranında engelli olan Dilara'nın yaşamı artık bambaşka bir boyuta taşınmak zorunda kaldı. Yakınları, genç kızın hem fiziksel hem de psikolojik olarak büyük bir travma yaşadığını belirtiyor. Dilara gibi birçok bireyin toplum içinde yüz yüze kaldığı problemleri gündeme getirmek, kamuoyunun dikkatini çekmek açısından son derece mühim.
Aile, Dilara’nın hayatında yaşadığı bu travmanın üstesinden gelmek ve onun haklarını savunmak için mücadele edeceklerine söz veriyor. Gerekli tüm yasal süreçleri takip edeceklerini belirten aile, “Başka bir Dilara olmasını istemiyoruz. Adalet yerini bulsun.” dedi. Bu durum, yalnızca Dilara’nın değil, benzer durumda olan tüm bireylerin haklarının korunması gerektiğini gözler önüne seriyor.
Sosyal medyada yapılan çağrılar neticesinde, birçok kişi ve topluluk destek vermek için harekete geçti. “Adalet İçin Birlik Ol” kampanyası kapsamında, trafik kazalarının önlenmesi ve engelli bireylerin haklarının korunması amacıyla çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Bu etkinlikler, toplumda farkındalık yaratmayı amaçlıyor ve benzer durumlarla karşılaşan tüm bireylerin yaşadıkları sorunlara dikkat çekmeyi hedefliyor.
Sonuç olarak, Dilara’nın yaşadığı durum, sadece bir kazadan öte, toplumun adalet anlayışını sorgulatan bir vaka haline geldi. Mahkeme sürecinin sonucunun yanı sıra, olayın yarattığı toplumsal etki, hem yasal hem de etik açıdan önemli tartışmaları beraberinde getiriyor. Tüm bu yaşananlar, gelecekte benzer travmayı yaşayan bireylerin daha iyi bir yaşam sürdürebilmesi için adaletin ve hakkaniyetin sağlanması adına gerekli adımların atılması gerekliliğini ön plana çıkarıyor.